7 03 2020
Yeni koronavirüs (COVID-19) salgınının sosyal ve ekonomik hayatı etkisi altına alması ile birlikte birçok işletme uzun bir süre faaliyetlerini sınırlandırmış yahut tamamıyla durdurmuştur. “Yeni normal” olarak adlandırdığımız bu dönemde işletmeler, yavaşlayan ticari faaliyetleri nedeniyle mali açıdan kendilerini güvence altına almak amacıyla organizasyon yapılarını yeniden gözden geçirmekte ve buna bağlı olarak personel sayılarını azaltma eğilimdedir.
7244 sayılı Kanun ile İş Kanunu’na eklenen geçici madde çerçevesinde yeni koronavirüs salgını süresince iş akdi fesihlerine yasak getirilmişse de belirlenen sürenin sonlanması ile birlikte ciddi sayıda işten çıkarmaların yaşanacağı öngörülmektedir.
İş Kanunu’na tâbi bir çalışanın iş akdinin sonlandırılması halinde Kanun, birtakım şartların varlığı halinde işçiye “işe iade davası” açma imkânı tanımıştır. Söz konusu dava sonunda işçi, iş akdinin haksız olarak feshedildiğinden bahisle işe iadesine ve ayrıca boşta geçirdiği süre nedeniyle birtakım alacaklara da hak kazanabilmektedir.
Ekonomik şartlar nedeniyle işçi çıkartmak durumunda kalan işverenlerin, Kanun’un öngördüğü çerçevede “geçerli sebep” olmaksızın gerçekleştirdiği fesihlerde gün sonunda yüklü miktarda işçilik alacağı ve tazminat ödemeye mahkûm edilmesi muhtemeldir. Bu itibarla işverenlerin, gerçekleştirecekleri fesih sürecinde Kanun’u ve güncel mevzuatı yakından takip etmesi önem arz etmektedir.
İş Kanunu’na tabi olarak çalışan ve iş akdi sonlandırılan bir işçinin işe iade davası açabilmesinin şartları şunlardır;
Kanun, mahkeme önüne gelen işe iade talepli uyuşmazlıklarda feshin geçerli bir nedenle yapıldığını ispat etme yükünü işverene yüklemiştir. Geçerli bir sebebin varlığı ile feshe giden süreçte işçinin savunmasının alınmış olması ve fesih sebebinin açık ve kesin olarak belirtildiği fesih bildiriminin işçiye yazılı şekilde yapılması olası işe iade davalarında ispat gücünü artıracaktır.
Fakat işe iade davalarında işverenler açısından önem arz eden husus; olası ihtilafların dava yoluyla mahkeme önüne gelmediği dönemde, henüz feshin gerçekleştirildiği aşamada önlenebilir olmasıdır. Nitekim işe iade davasının temelinde feshin geçersizliği iddiası mevcut olduğundan, işverenin bu dönemde yasal mevzuata uygun bir şekilde fesih sürecini yürütmesi olası ihtilafların henüz doğmadan önüne geçilmesini sağlayabilecektir.
Nihayetinde COVID-19 salgınının ülkemiz ekonomisi üzerindeki etkisine bağlı olarak küçülme yoluna giden işletmelerin, ileride yüksek miktarda işçilik alacağı veya tazminat ödemek durumunda kalmaması adına fesih süreçlerini hukuk danışmanları ile irtibat halinde yürütmeleri önem arz etmektedir.